Zeytinyağı ve Meme Kanseri
Meme kanseri dünya çapında kadınlar arasinda en yaygin görülen kanser türüdür. Sadece 2012 de dünyada 1,7 milyon meme kanseri vakası görülmüş. Bir kadının hayatı boyunca meme kanserine yakalanma riski 8'de 1. Menopoz sonrası kadınlarla yapılan epidemiyolojik araştırmalar Akdeniz diyetinin invaziv meme kanseri riskini % 20 kadar düşürdüğünü gösteriyor. Nasıl olur?
Oleokantalın meme kanseri hücrelerinin büyümesinde rolü olan en az iki proteine etki ettiğini biliyoruz. Bunlardan birincisi hücre zarı proteinlerinden c-Met. Sinyal gönderilmesinde rol oynayan bu proteinden aşırı miktarda bulunduğunda kanser hücreleri habis, yani kontrolsüz ve düzensiz bir şekilde büyümeye başlıyor. Oleokantalın bu proteinin etkisini doza bağlı olarak durdurdugu görülmüş. Bilgisayar simülasyonları oleokantalın c-Met proteininin aktif reseptörüne baglandigini öngörüyor. Dolayisiyla arastirmacilar, tasarlanacak yeni ilaçlar için oleokantalı baslangic noktasi olarak ele alıyorlar. Kanser hakkinda bilinmesi gereken ilk sey, kanser hücrelerinin normal hücrelerden çok çok daha hızlı çoğaldıkları. Bu nedenle kanser hücreleri çok daha fazla yakıt ve oksijen tüketir ve hücresel atık üretirler. Hücresel atıklar, lizozom isimli keseciklerde birikir. Bu kesecikler, kanser hücrelerinin çöp torbası gibidir. İçlerinde toksik enzimler, yan ürünler, hasar görmüş enzimler ve hücrenin kurtulmak istedigi her türlü atık bulunabilir. Lizozom, hücre çöpü boşaltabilecek bir imkân bulana kadar, bulamazsa hücrenin ölümüne kadar dolmaya devam eder. Laboratuvar şartlarında meme kanseri hücrelerine oleokantal eklendiğinde hücrelerin hayli hızlı (30 dakika içinde) öldükleri gözlemlenmiş. Ölmeden hemen önce lizozomlarin yırtıldığı, içindekilerin hücrenin içine boşaldığı görülmüş. Bu toksik sızıntı hücre ölümünü tetiklemiş. Meme kanseri hücrelerinin hızlı ölümü, oleokantalın çöp keseciğinin zarına nüfuz ederek bir delik açmasıyla, böylece zehirli içeriğin hücreye akip onu öldürmesiyle açıklanabilir. Kanserli olmayan hücrelerde oleokantal böyle hızlı bir etki yaratmamış. En son arastirmalarla lizozom zarının geçirgenliğini düzenleyen asid sfingomiyelinaz enziminin etkisinin oleocantal tarafından değişikliğe uğratıldığı gösterilmiş. Belki de kanserli hücre daha en başta oleokantala maruz kalırsa, naturel sızma zeytinyağındaki antioksidanlarla beraber hastalığın ilerlemesi, yayılması, tedavi edilemez bir probleme dönüşmesi engellenebilir.
Naturel sızma zeytinyağının kanserle nasıl savaştığı kolayca cevaplanabilecek bir soru değil, ama zaten kanserin kendisi de kolayca anlaşılabilecek bir hastalık değil. Aydınlatıcı bir özet için İspanya'nın Autónoma de Barcelona Üniversitesi Tıp Fakültesi, Hücre Biyolojisi Bölümü, Fizyoloji ve İmünoloji ve Tıp Fizyolojisi ünitesi araştırmacılarına kulak verelim:
Naturel sızma zeytinyağının ve diğer besin yağlarının kanser üzerinde nasıl bir etki yaptıkları bilinmekle beraber yapılan çok sayıda araştırma şu yönde: Büyük ihtimalle kanserleşme sürecinin çeşitli safhalarında, oksidatif strese, hormonal değişikliklere, hücre zarlarının şekil ve işlevlerindeki değişikliklere, hücre sinyal iletim yollarında modülasyonlara, gen ifadesi düzenlemesine ve bağışıklık sistemine etki ediyorlar.
Nüfus araştırmalarına göre, naturel sızma zeytinyağı tüketimi, meme ve kolon başta olmak üzere kanser tiplerinde daha düşük bir riskle ilişkilendirilebilir. Günümüzde bu tür istatiksel araştırmalar gelişmiş tekniklerle yapılabiliyor, ama meme kanseriyle savaşta zeytinyağının önemini ilk öne süreni 1614'te Giacomo Castelvetro idi. Castelvetro, salatanın kursal olduğuna inanıyor, çiğ sebze, bol yeşillik ve zeytinyağıyla beslenmeyi öneriyordu.
Kaynakça: Richard Blarchly, Zeynep Delen Nircan, Particia O'Hara, Zeytinlikten Sofraya Zeytinyağının Hikayesi, sf:283, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Başakşehir/İstanbul, 2018